Prof. Dr. İsmail Şahin, Filistin-İsrail Savaşı’nı yorumladı
Oğuzhan Osman BİLGİN - Aslı YEŞİLYURT - Herkes Duysun
BURSA (İGFA) - Filistin-İsrail savaşı dünya gündeminin ilk sırasında yer almaya devam ediyor. Aynı zamanda ülkemizde de gündemin ilk sırasında. Arabulucular vasıtasıyla yürütülen rehine takası görüşmeleri söz konusu ancak İsrail'in saldırgan tavrı bu konuda müspet bir sonuç almayı oldukça zor hale getiriyor. İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği de son toplantılarının ardından düzenledikleri basın açıklamasında beklenen etkiyi yaratamadı.
Bu iki kritik başlığı Prof. Dr. İsmail Şahin Herkes Duysun için analiz etti.
Devam eden saldırıların İsrail'in rehine konusunda ciddi olmadığını gösterdiğini vurgulayan Prof. Dr. İsmail Şahin, "Böyle bir anlaşma, bunca katliama girişilmeden de yapılabilirdi. Belli ki İsrail zamana oynuyor. Büyük olasılıkla İsrail, Gazze’ye yönelik saldırılarını devam ettirerek Filistinliler üzerinde psikolojik bir yıldırı meydana getirmek istiyor. Nitekim savaşın ne kadar süreceği, Filistinliler üzerinde nasıl bir etki yaratacağı ve onların kişisel güvenliği gibi konularda büyük bir belirsizlik söz konusu. Bu bağlamda İsrail’in amacı, Filistinlilerin Hamas’a verdiği desteği ortadan kaldırmak, onların İsrail’den ziyade Hamas’tan nefret duymalarını sağlamak olabilir.” dedi.
İsrail’in, Hamas’la mücadele bahanesiyle Gazze’yi topluca cezalandırdığını vurgulayan Şahin, “Onlara maddi ve manevi kayıplar yaşatarak karamsarlık, bıkkınlık, umutsuzluk ve yalnızlık hissiyle onların direniş ve mücadele azmini ortadan kaldırmayı hedefliyor. İsrail, Batı Şeria’daki direnişi şiddet yoluyla nasıl sindirmişse bir benzerini Gazze’de yapma peşinde. O nedenle İsrail, kendisi büyük maddi ve manevi kayıplar yaşamadıkça Gazze’deki saldırıyı sonlandırmayı düşünmeyecektir." ifadelerini kullandı.
“GELİŞEN ARAP-İSRAİL İLİŞKİLERİ FİLİSTİN'İ GERİ PLANA İTTİ”
İslam İşbirliği Teşkilatının son toplantısı ve Arap ülkelerinin Filistin meselesine yaklaşımı üzerine de değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. İsmail Şahin, "Filistin, birçok konuda parçalanmış Arap ülkelerini birleştiren, bütünleştiren ortak bir meseleydi. Dahası Filistin meselesi, Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki ilişkilerin mihenk taşını oluşturuyordu. Fakat son 25 yıl içerisinde meydana gelen üç normalleşme dalgası, Arap ülkeleri ile İsrail’in Filistin meselesi haricinde ilişki kurabilmesinin önünü açtı.” diye kaydetti.
Bu normalleşme anlaşmaları hakkında da yorumlarda bulunan Şahin, söz konusu anlaşmaları sırasıyla işaret ederek şöyle konuştu:
“Mısır-İsrail normalleşmesi (1979), İsrail-Ürdün normalleşmesi (1994) ve son olarak 2020 yılında imzalanan Abraham (İbrahim) Anlaşmaları ile İsrail-Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Fas ve Sudan arasında gerçekleşen normalleşme süreci. ABD’nin arabuluculuğunda atılan tüm bu adımlar, Arapların Filistin meselesini ikinci hatta üçüncü plana itmelerine yol açtı. İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği Ortak Zirvesi kapsamında 11 Kasım’da Riyad’da yapılan toplantıda petrol kullanımı, İsrail uçaklarının Arap hava sahasına girememesi, tüm ilişkilerin dondurulması gibi maddelerin yer aldığı kapsamlı ambargo önerisinin BAE, Suudi Arabistan, Fas ve Bahreyn tarafından reddedilmesi bu yüzden tesadüf değildir.”